hong kong'da bilim adamları ölçmüşler, biçmişler, hiçbir şeyin ışıktan hızlı hareket edemeyeceğini, einstein'ın "trafik yasası(?)"nın doğru olduğunu dolayısıyla zamanda yolculuk yapmanın olanaksız olduğunu ispatlamışlar. bilim işte böyle sinir bozucu da olabiliyor. zamanda yolculuk yapılamayacağını ispatladın arkadaşlarınla, diyelim, neden tüm dünyaya haykırıyorsun bunu? ara telefonla konuyla ilgili araştırma yapan tanıdıklarını, "böyle böyle, boşuna uğraşmayın abi, olmuyormuş" de, sonra geç başka bir araştırmaya, artık ne yapacaksan! zaten sıkıcı dünya, bari insanların hayallerine balta vurma!
çok değil bundan 150 - 200 yıl önce gezegen ne kadar güzelmiş. enteresan, garip şeyler bakımından özellikle. sonra fotoğraf makinesi, kamera, ses kayıt cihazları ortaya çıkmış ve pırt diye kaybolmuş tüm olağanüstü varlıklar, olaylar, şeyler... gerçi daha da sonra fotoşop gibi görüntü, ses değiştirme naneleriyle az biraz tekrar "görünür" olmaya başlamış o olağanüstü şeyler ama ne yaparsın, büyü bir kere bozulursa, asla eski heyecan duygusu ortaya çıkmaz. kısacası diyorum ki, bari elde avuçta üç beş gizemli şey kalsın!
şimdi böyle dan dun konuşunca, sanki üzerine bir dolu hesap, formül vs karalanmış bir tomar kağıdı "orrrsspuçocuklarıı!" diye sinirden gözlerimden yaşlar boşanarak yırttığım ve ellerim titreyerek daktilonun başına geçtiğim sanılmasın; zamanda yolculuk yapmak ile ilgili bir çalışmam ya da beklentim hiç olmadı. geyik muhabbetlerinde bile "zamanda yolculuk yapsak, kesin gittiğimiz yerde kısa süre içinde gebeririz; ya kafamızı taşla ezerler ya da bir hastalık bizi langadanak yere serer; en güzeli bir film izler gibi o zamanları izleyebilmek olurdu heralde?" gibi, temkinli, mantıklı ve sağlıklı yaklaşımlar gösteren bir anlayış hakimdir, bende de arkadaşlarımda da.
işin doğrusu, geçmiş zamanlara yolculuk etme fikri bana hiçbir zaman inandırıcı da gelmedi. ancak, konudan biraz sapacağım ama, geçmişte olan biten bazı şeyleri izleyebilmenin olanaklı olduğunu düşünüyorum. peki nasıl olacak bu? 1000 yıl, 2000 yıl öncesini izleyebilmek olanaklı mı? oh, ne güzel sorular attım ortaya, keyifliymiş doğrusu.
öncelikle geçmişi izleyebilmek için, anlayabileceğimiz ya da anlayamayacağımız bir "teknikle", geçmişte olup bitmiş olayların tümünün ya da bazılarının kaydedilmiş olması gerekir. bu kaydetme işini kimin ya da neyin yaptığı konusunda elbette pek fikrim yok. uzaylılar olabilir? uzaylılar ne işe yarar ki, başın sıkışınca sorumluluğu attığın varlıklar işte! ya da bir hayvan türü olabilir; gördüğü her şeyi, anüsünden ya da başka bir yerinden salgıladığı şeyin içine data olarak ekliyordur; eh binlerce yıl önce dağ bayır gezip, pisletmiştir taşı kayayı ve belki de iz bırakmıştır? ya da çok özel taşlar vardır, çevrelerinde olup bitenleri -doğaları gereği, bir özellik olarak- kaydediyorlardır?
o halde aşılması gereken öncelikli sorun bu kayıtları bulabilmek. buldun diyelim, o kayıtlar nasıl "okunacak"? o halde aşılması gereken öncelikli sorun, bir okuyucu yapabilmektir? tam bu noktada kafam karıştı aslında, önce okuyucuyu mu yoksa materyali mi keşfetmek gerekir?
şöyle düşün; diyelim 2000 sene sonrasında yaşıyoruz. 1500 yıl önce klişe tanrıları dünyayı bir felakete sürüklemiş ve çok az insan kurtulmuş olsun. birgün, tesadüf eseri bir sığınak keşfediliyor ve o sığınakta bir vhs video kaset var. üzerindeki etikette de, "acda peggan porrosu" yazıyor diyelim. o zamanın insanı için çok anlamsız bir nesne değil midir o kaset? evirir çevirir dururlar ellerinde; "ne bu, bu ne yahu?"
- bir ansiklopedi olsaydı bakardık şimdi...
- ne olsaydı?
- ee, yok bi' şey, tanrılar söyletti her'alde, ben de bilmiyorum ne dediğimi...
çok çok, bu şeyin, üzerinde küçük manyetik parçacıkların olduğu çok uzun bir şeriti içeren bir kutu olduğunu ve bu manyetik şeylerin bir mesaj taşıdığını bulabilirler, gibi geliyor bana. ama orada kalırlar, vhs oynatıcı diye bir şeyden haberleri yoksa, işleri çok zor!
tam bu noktada başta hong kong'lu bilim adamları olmak üzere tüm bilim adamlarından "geçmişe yolculuk" defterini tamamen kapamamalarını rica etmek istiyorum. tamam, ışıktan hızlı hareket edemeyeceğiz, canımız sağolsun ama geçmişte olan bitenleri olduğu gibi izlemek, görmek isteyen milyonlarca insan var. azıcık dikkatli bakın, bir dolu çok acayip çok eskiden kalma şey var etrafta, koca koca taşlar, piramitler hatta ay! ne işe yarıyor o ay örneğin? omzundaki kamerayla ünlünün çevresinde gece gündüz dolanan paparazzi gibi!
benim diyeceklerim bu kadar, gerisi bilim adamlarına kalmış.
çok değil bundan 150 - 200 yıl önce gezegen ne kadar güzelmiş. enteresan, garip şeyler bakımından özellikle. sonra fotoğraf makinesi, kamera, ses kayıt cihazları ortaya çıkmış ve pırt diye kaybolmuş tüm olağanüstü varlıklar, olaylar, şeyler... gerçi daha da sonra fotoşop gibi görüntü, ses değiştirme naneleriyle az biraz tekrar "görünür" olmaya başlamış o olağanüstü şeyler ama ne yaparsın, büyü bir kere bozulursa, asla eski heyecan duygusu ortaya çıkmaz. kısacası diyorum ki, bari elde avuçta üç beş gizemli şey kalsın!
şimdi böyle dan dun konuşunca, sanki üzerine bir dolu hesap, formül vs karalanmış bir tomar kağıdı "orrrsspuçocuklarıı!" diye sinirden gözlerimden yaşlar boşanarak yırttığım ve ellerim titreyerek daktilonun başına geçtiğim sanılmasın; zamanda yolculuk yapmak ile ilgili bir çalışmam ya da beklentim hiç olmadı. geyik muhabbetlerinde bile "zamanda yolculuk yapsak, kesin gittiğimiz yerde kısa süre içinde gebeririz; ya kafamızı taşla ezerler ya da bir hastalık bizi langadanak yere serer; en güzeli bir film izler gibi o zamanları izleyebilmek olurdu heralde?" gibi, temkinli, mantıklı ve sağlıklı yaklaşımlar gösteren bir anlayış hakimdir, bende de arkadaşlarımda da.
işin doğrusu, geçmiş zamanlara yolculuk etme fikri bana hiçbir zaman inandırıcı da gelmedi. ancak, konudan biraz sapacağım ama, geçmişte olan biten bazı şeyleri izleyebilmenin olanaklı olduğunu düşünüyorum. peki nasıl olacak bu? 1000 yıl, 2000 yıl öncesini izleyebilmek olanaklı mı? oh, ne güzel sorular attım ortaya, keyifliymiş doğrusu.
öncelikle geçmişi izleyebilmek için, anlayabileceğimiz ya da anlayamayacağımız bir "teknikle", geçmişte olup bitmiş olayların tümünün ya da bazılarının kaydedilmiş olması gerekir. bu kaydetme işini kimin ya da neyin yaptığı konusunda elbette pek fikrim yok. uzaylılar olabilir? uzaylılar ne işe yarar ki, başın sıkışınca sorumluluğu attığın varlıklar işte! ya da bir hayvan türü olabilir; gördüğü her şeyi, anüsünden ya da başka bir yerinden salgıladığı şeyin içine data olarak ekliyordur; eh binlerce yıl önce dağ bayır gezip, pisletmiştir taşı kayayı ve belki de iz bırakmıştır? ya da çok özel taşlar vardır, çevrelerinde olup bitenleri -doğaları gereği, bir özellik olarak- kaydediyorlardır?
o halde aşılması gereken öncelikli sorun bu kayıtları bulabilmek. buldun diyelim, o kayıtlar nasıl "okunacak"? o halde aşılması gereken öncelikli sorun, bir okuyucu yapabilmektir? tam bu noktada kafam karıştı aslında, önce okuyucuyu mu yoksa materyali mi keşfetmek gerekir?
şöyle düşün; diyelim 2000 sene sonrasında yaşıyoruz. 1500 yıl önce klişe tanrıları dünyayı bir felakete sürüklemiş ve çok az insan kurtulmuş olsun. birgün, tesadüf eseri bir sığınak keşfediliyor ve o sığınakta bir vhs video kaset var. üzerindeki etikette de, "acda peggan porrosu" yazıyor diyelim. o zamanın insanı için çok anlamsız bir nesne değil midir o kaset? evirir çevirir dururlar ellerinde; "ne bu, bu ne yahu?"
- bir ansiklopedi olsaydı bakardık şimdi...
- ne olsaydı?
- ee, yok bi' şey, tanrılar söyletti her'alde, ben de bilmiyorum ne dediğimi...
çok çok, bu şeyin, üzerinde küçük manyetik parçacıkların olduğu çok uzun bir şeriti içeren bir kutu olduğunu ve bu manyetik şeylerin bir mesaj taşıdığını bulabilirler, gibi geliyor bana. ama orada kalırlar, vhs oynatıcı diye bir şeyden haberleri yoksa, işleri çok zor!
tam bu noktada başta hong kong'lu bilim adamları olmak üzere tüm bilim adamlarından "geçmişe yolculuk" defterini tamamen kapamamalarını rica etmek istiyorum. tamam, ışıktan hızlı hareket edemeyeceğiz, canımız sağolsun ama geçmişte olan bitenleri olduğu gibi izlemek, görmek isteyen milyonlarca insan var. azıcık dikkatli bakın, bir dolu çok acayip çok eskiden kalma şey var etrafta, koca koca taşlar, piramitler hatta ay! ne işe yarıyor o ay örneğin? omzundaki kamerayla ünlünün çevresinde gece gündüz dolanan paparazzi gibi!
benim diyeceklerim bu kadar, gerisi bilim adamlarına kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder