03 Ocak 2013

cennet zararlısı

bu gezegenin, üzerinde var olan tüm varlıklar için ve hatta çok uzaklardaki varlıklar için tam da bir cennet olduğunun farkında olmayan, bu cennetin bir cehenneme dönüşmesinde doğrudan ya da dolaylı sorumluluğu bulunan, buna rağmen bir gün cennete gidebilmek için ölmeyi bekleyen milyonlarca insan var. bununla beraber, bu gezegenin, özellikle üzerinde var olan tüm varlıklar için bir cehenneme dönüştüğünün farkında olan ve bu yıkımın durdurulması gerektiğini düşünen de milyonlarca insan var; ya da binlerce, bir an emin olamadım. böyle bir şeyi düşündüğümde, kendimi ayrı tutma eğilimi gösteriyorum, insanlar gezegeni ve gezegen üzerindeki yaşamı yok ediyor ama ben onlardan biri değilim, diye düşünüyorum, ben iyilerdenim! uzaydan, bilmiyorum nereden gelip, "sıçmışsınız lan cennet gibi gezegenin içine!" diyecek uzaylıya, "abi silahını bana doğrultma lütfen, ben hep söyledim, ama dinlemediler" diyeceğim; o gün geldiğinde. bir işe yarayacağını zannetmiyorum ama! 
tüm bedeni çeşit çeşit mikrobun halt yemesiyle hastalanmış bir insana, bedeninizi tüm mikroplardan, kötü, bozulmuş hücrelerden temizleyelim mi yoksa bazı mikroplar kalsın mı bedeninizde, diye sorsalar, aman efendim, mikrop falan bırakmayın, temizleyin beni rica ederim, diye cevap verir hasta olan. yine beden üzerinden konuşacak olursak, insan vücudu da aslında tam bir mikrop, bakteri yuvası. sadece bağırsak sisteminde, insan bedeni için zararlı, zararsız veya yararlı binlerce canlı var. gitmiş, görmüş gibi konuşmayım, alıntı yapayım:
(...) bağırsaklarımızdaki mikrop sayısı, bizim kendi hücre sayımızın neredeyse on katı. bu mikroplar arasında hastalık çıkarmaya fırsat kollayanlar da var ama birçoğu zararsız, hattâ yararlı: bizim sindiremediğimiz bazı besinleri sindiriyor, bağırsaklarımızdan emilebilir hale getiriyor, ayrıca B7 ve K vitaminlerini üretiyorlar.
bu bakteriler sadece mevcudiyetleriyle bile, zararlı olabilecek olanlarına yer bırakmamak yoluyla bize fayda sağlıyor. bu yararlı bakteriler aldığımız bir antibiyotikten etkilenirse, meydan o antibiyotiğe dirençli ve bize zararlı bakterilere kalabiliyor. o kadar ki clostridium difficile adlı bakteri, bir insanda bu şekilde ağır ishale, hattâ ölüme sebep olabiliyor!"
demek ki, bir sistemde zarar vermeden hatta o sisteme yarar sağlayarak yaşamak da olanaklı. bakteriler, mikroplar falan yapabiliyorlar yani bunu. tam bu noktada, sistemin farkındalığından da bahsetmek gerek. kendine, sağlığına dikkat ettiğinde, bağırsaklarındaki denge de korunuyor, kötüler kazanamıyor. ancak şöyle bir durum var, sen bağırsaklarında olan biten hakkında -genellikle, bir yerlerden bir şeyler okumadıysan misal- en ufak bir fikre sahip değilsin. bunun da ötesinde, irade ya da karar mekanizması işletmen olanaksız: yukarıdan gelen kararlı bir ses ile bağırsaklardaki tüm zararlı mikrop ve bakterilerin "yanlışlardaymışız!" deyip, doğru yola girmeleri  olanaklı değil.
başa sarayım: gezegenin kendine has hastalıkları da vardır belki? ancak ona en hızlı ve büyük zararı insan veriyor. "ben iyilerdenim" demenin bir anlamı yok, bir grubun üyesi gibi hissetmekten başka! "ben iyiyim" diyebilmek belki önemli olabilir; birine değil de kendine; inanarak. illa çok büyük şeyler yapmak gerekmiyor; bak küçücük bakteri B7 vitamini üretiyormuş; ne güzel. kendine ve çevresine zarar vermiyor ve "gün boyunca bi' dolu şey yaptım ama görenim yok!" diye düşünmüyor. haha, yok bir de düşünseydi!



ayrıca bak: açık bilim: insanlık nasıl "ölür"
alıntı: açık bilim: "antibiyotiğin fazlası zarar"

2 yorum:

  1. bkz. "dünyanın durduğu gün" filmi..
    yazdıklarına katılıyorum tabii.. bu olan-biteni durdurmak için yapılabilecek şeyler var, ama ona da eko-terörizm diye zırva bi ad uydurdular, bi halt edilemiyor pek (bkz. eğer bir ağaç devrilirse: yeryüzü özgürlük cephesinin hikayesi)
    içimden gelenleri yazamıyorum öyle uluorta, çünkü onlar da suç falan.. pfff..... çoook fena.. şimdilik elimden gelen, geleceğin hukukçularını biraz uyandırmaya çalışmak.. ama onların da çoğu vahim vaka..
    yani sonuç: insan kötü bir şeydir..

    YanıtlaSil
  2. yazıdan sonraki son dört yılda nüfus, bilinçsizce-umarsızca-hayasızca kullanılan antibiyotikler aracılığıyla iyi halli ve Notre Dame'ın kamburu sevimliliğindeki bakterileri önce kendinden bezdirdi (abi, yeminle bak, bakteriliğimden tiksindim, dedirtti) sonra onları kötücül niyetli, tecavüzcü coşkun planlama ve imar altyapılı, zararlı mı zararlı kokuşmuş BAKTERİler teslim aldı. fazlasıyla semirmiş ve hücre duvarlarına korkunç graffitiler püskürtülmüş, lakayt bakterilerdi bunlar. nitekim devranı, çarkıfelek tekerleği gibi iyice döndürdüler. ibre "bu kadar yetmez, daha fazla bakteriye kucak açmak lazım" aralığına yanaştı. böylece daha fazlası geldi. gitsin bunlar, diyenler oldu. yok kalsınlar hatta bünyenin kalıcı bakterileri olsunlar, diye yavşayanlar ve yılışanlar türedi anında. bu türemiş levazımcılar, kötücül bakterilerin yol verdiği enfeksiyonlu hücrelerdi. mantığa oturmayan herhangi bir şeyi altından mantığı kaldırarak götü soğuk betonla muhatap eden yardakçı kesimi.
    bağırsaklardan atılım tamamıyla kapatıldı. kabızlık kanun hükümü kararı ve onun gıy-gıy namesi oldu.
    kahvehanelerde erkekler, ellerindeki okeyi atar oldu. sana hiç okey gelmezdi lan; şimdi nasıl geldi bu, anlamındaki şüpheci bakışların odağı olmamak en iyisiydi.
    kadınlarsa...canım onlar kadındı. (kavramı hiç açmamak hatta iyice kapatmak en iyisiydi.)
    yani insanlar: demo'nun işaret ettiği gibi; sonucunda kötü mahluklardı.

    ve hala en kötüsüler.

    YanıtlaSil