12 Aralık 2009

otobüs bu, arıza yapar...

otobüs arızalanınca ormanın ortasından geçen dağ yolunda kaldık. aramızda daha önce hiç dağ görmemiş olanlar vardı; televizyonu kapatıp yola çıkmışlardı, biraz otobüsün o küçük ekran televizyonunda macera filmi izleyip hemen uyumuşlardı. otobüs arızalanınca uyandılar, sigara tiryakileri kendilerini dışarı attılar. büyük bir gizlilikle ve incelikle akıllarından geçeni okudum: “oh be, iyi ki oldu şu arıza, sigarasızlıktan ölmüşüm!” ama büyük bir incelikle ve gizlilikle şunu demedim onlara: “ah sizin öldürücü düşkünlükleriniz! boktan durumları görememeniz, boktan şeylere düşkünlüğünüzden!”
ben de sigara içmeye çıktım ancak tamamen bilincindeydim otobüsün arızalanmasının ne kadar kötü olduğunun. kimse benimle konuşmasın (çünkü severler, zor durumda kaldık hemen kaynaşalım isterler, ben istemem) diye kulaklıkları tıktım kulağıma ve otobüsten uzaklaştım. “abi, birazdan hareket edecez, böyle sorunlar arada sırada oluyor, kısa sürede hallediyoruz, fazla uzaklaşma!” diye seslendi arkamdan, ondan hiç su, kola, ıslak mendil istemediğim için kanı bana kaynamış olan muavin. duymamış gibi yaptım (çünkü dinlediğim şarkının ilk üç dakikasında hafif bir gitar arpeji vardı) ve içimden “senin vereceğin suyu da kolayı da sikeyim!” dedim. çok şaşırdım, neden böyle dediğime. sanki otobüsü o bozdu!
tamam bozmadı ama, yola çıkmadan otobüsü bir bakımdan geçirmeniz gerekmez mi? lan muavin mi bakım yapacak, o da çalışıyor işte, artisliğin kime? bana ne ya, muavin falan anlamam, onlardan işte!
dağa baktım, kurtlar vardır şimdi, ayılar da tabii, yeseler şunlardan birini, heyecan olur, diye düşündüm. ne boktan şeyler düşünüyorum; oysa tek isteğim şu siktiğimin yolculuğu bitse de eve varsam, hemen iki yumurta kırsam, arkasından çay sigara içsem ve dalgama baksam…

(bu otobüsün şu otobüsle doğrudan bir ilgisi var elbette)

3 yorum: