02 Nisan 2008

baykuş uğursuz bir hayvan değildir elbette

sabah sabah balkonuma baykuş kondu sanırım; kahvaltı sırasında rastgele açılan televizyon kanallarından birinde kanser muhabbeti vardı. sigara içmeyi hala kesememiş bir kişi olarak tüm söylenenleri üzerime aldım. bir kaç saat sonra bilgisayarımı açtığımda, sağdan soldan garip haberler dikkatimi çekti.

ölüm konusunda konuşmayı pek isteyen biri değilim; yazıya başlamadan önce başlığa, "ölüm" kelimesi içermeyen bir "şey" aradım ama bulamadım; bakalım ne yumurtlayacağım... her neyse; ilk karşılaştığım şey garip bir fotoğraf galerisi oldu. bak aslında bahsetmek istemiyorum; ama dayanamıyorum da. çünkü sabahki kanser muhabbetinden sonra ikinci darbeyi bu fotoğraflar vurdu. guardian'da insanların yaşarken ve öldükten sonra çekilmiş portre fotoğrafları var. açıkcası hepsine bakmadım bile. yıpratıcı geliyor bana. yıllar önce bir ekran koruyucu bulmuştum; gerçek bir kalp dup dup atıyordu; galiba biraz da interaktifti, yani farenin hareketiyle ritim kazanıyordu? kalp ritmimi bozmuştu aşağılık nane! üç dak'ka dayanamadım, sildim hemen... öyle ceset fotoğrafları, kaza geçirmiş, kaza geçiren insanlara (hayvanlara vs) ait görselleri, videoları vs hiç bir zaman ilgi çekici bulmadım. gotik? hayır: ölüme anlamsız bir övgüden ibaret "estetik" durumlar hiç ilgimi çekmiyor. (düzeltme: yani şu intihar, "kara melek" azrail, "şeytanın uşakları" vs gotik tırı-vırılar... bıçağı diline götürmüş ağır siyah makyajlı kızlar ve işte tüm o kostümlü komiklikler..."ölüm" pek matah bir şeymiş gibi onu övmekten öteye gitmeyen "estetik" anlayış bahsettiğim. yoksa, tim burton, tarantino ve grim fandango, beter-böcek gibi takdire şayan yaratıcılar-yaratılar tamamen başka yerde... ) bununla beraber, bir zamanlar my dying bride, paradise lost vs "rock" gruplarını da dinlerdim. nadiren, "nostalji" olsun diye şimdi bile keyifle dinleyebilirim ama bu tamamen müzik seçimlerimde "maymun iştahlı" ya da "karaktersiz" ya da "olabildiğince zevkli(!)" olmamdan kaynaklanıyordur. yahu, vampir, kurt-adam muhabbetleri bile ilgimi çekmiyor; gereğinden fazla süslü ya da "şiirsel" oldukları için belki de? gerçi dinsel temalı korku-gerilim filmlerini sağlam olur; stigmata, exorcist, angel heart... defalarca seyrettiğim ve sevdiğim tek vampir filmi, "bram stoker's dracula". muhteşem bir film ne yapsan boş.

ardından, graveyard isimli oyun(?) ile karşılaştım. kasvet rüzgarı her alandan üzerime esiyor; oysa güneşli bir bahar havası var dışarda. oyun dediklerine bakmamak gerek; aslında interaktif bir animasyon. bir mezarlıkta bastonlu bir teyzeyi, hemen ilerdeki oturacağı yere kadar yürütmen gerekiyor. teyze oturduktan sonra küçük bir süpriz(?) hazırlamışlar. siteden bu küçük oyunu indirebiliyorsun; ama 5 dolar verirsen tam versiyonunu elde edebiliyorsun; fark ne: tam versiyonda kontrol ettiğin teyze'nin ölme riski var!
tüm bunlardan sonra, graveyard'ı yapanların başka bir projesi ile karşılaştım. the endless forest ismindeki bu proje, aslında bir "çok oyunculu-oyun" ama aynı zamanda bir ekran koruyucu. oyuna kayıt olup katılabiliyorsun; 25 bin kişinin üzerinde bir geyik popülasyonu yani... o kadar ölüm muhabbetinden sonra "geyik" cennetine düşmek gibi bir şey. pek bir şey yaptığın da yok hani; dolanıyorsun, diğer oyuncuların geyikleriyle iletişime giriyorsun falan filan. iletişim dediysem, öyle "merhaba, nereden?" vs gibi "geyik" diyaloglar değil; olabildiğince geyik'çe bir iletişim...

şimdi bu silsilenin sonunda bir "cennet" işareti hoş olmuş diye düşünebilirdim. ancak son haber bu sonucu değiştirdi. danimarka'da, bir takım rahipler, incil'de cehennem tasviri yok, zaten "tanrı bize sonsuz sevgisini bağışlar, sonsuza kadar cezalandırmaz" görüşleriyle cehennem diye bir şey olmadığını iddia etmişler. hatta madem cehennem yok, her şey zıttı ile var olduğuna göre cennet de yok gibi bir düşünce bile ortaya atılmış. yapılan gazete anketlerine katılanların yüzde sekseni de "evet yahu, cehennem diye bir yer olamaz" düşüncesindelermiş. yani büyük bir vatandaş çoğunluğu ve din adamı desteğiyle bir değişim (güncelleme-yükseltme?) hareketine girilmiş. tamam iyi bir katolik değilim sadece ilginç geldi bana bu durum.

2 yorum:

  1. Baykuş ya da Japonca adıyla Fukuroo; Japon Kültürü ve Mitolojisi'nde de uğurlu kabul edilir.

    Bkz. Artemis'in Nesneleri

    Yazıya gelen yorumlara verdiğim yanıtlardaki linklere de bakarsanız; farklı baykuş çeşitleri görebilirsiniz.

    YanıtlaSil
  2. yazıda da dediğim gibi başlık konusunda bir türlü karar verememiştim; hatta unutup ilk etapta başlıksız eklemişim yazıyı... (yazının kendi linki de o yüzden yazının ilk altı kelimesi oldu sanırım)
    tekrar düşündüm ve daha baştan baykuşlara haksızlık yaptığımı düşünüp, şimdiki başlığı oluşturdum...
    şüphesiz sevmediğim ve mümkünse yakınımda bulunmasını istemeyeceğim bir dolu hayvan var; özellikle böcekler aleminden.. bir de şımartılmış ve saldırganlaştırılmış köpekler. (pittbull, doberman vs)
    ama hiç bir canlının sırf varoluşuyla uğursuzluk getireceğine elbette inanmıyorum ve tabii uğur getireceğine de...
    ama senin "fukuroo"lar haddinden fazla sevimli doğrusu...
    yine de;uygun teknolojik (ya da fantastik?) bir dünyada yaşasaydım, turuncu renkli, öfkeli ama el kadar bir gergedanım olmasını isterdim; eminim bana uğur getirirdi!

    YanıtlaSil